Cilt sağlığı, bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen önemli bir faktördür. Zamanla ciltte çeşitli lezyonlar ve büyümeler ortaya çıkabilir. Bunlardan biri de “seboreik keratoz” adı verilen iyi huylu (benign) cilt tümörleridir. Genellikle yaşla birlikte gelişen bu lezyonlar, kozmetik kaygılar yaratabilse de tıbbi olarak çoğu zaman zararsızdır. Ancak görünüm itibarıyla cilt kanserlerini taklit edebileceği için dikkatle değerlendirilmesi gereken oluşumlardır.
Bu yazıda, seboreik keratozun ne olduğunu, neden oluştuğunu ve kimlerin bu cilt lezyonları açısından daha yüksek risk altında olduğunu ayrıntılı olarak ele alacağız.
Seboreik Keratoz Nedir?
Seboreik keratoz, epidermisin yani cildin en üst tabakasının iyi huylu bir tümörüdür. Genellikle kahverengi, siyah veya ten renginde, yüzeyleri pütürlü veya mumsu görünüme sahip, deriden hafifçe kabarık lezyonlar şeklinde ortaya çıkar. Vücutta tek bir noktada olabileceği gibi birden fazla sayıda da görülebilir.
Bu oluşumlar sıklıkla gövde, yüz, sırt, göğüs ve ellerde görülür. Nadiren de olsa genital bölgelerde de rastlanabilir. Lezyonlar zamanla büyüyebilir ve koyulaşabilir. Genellikle ağrısızdırlar ancak sürtünmeye veya travmaya uğradıklarında tahriş olabilirler.
Seboreik Keratozun Nedenleri Nelerdir?
Seboreik keratozun tam olarak neden oluştuğu hala tam anlamıyla aydınlatılamamıştır. Ancak oluşumuna katkıda bulunan çeşitli genetik ve çevresel faktörler mevcuttur.
1. Genetik Yatkınlık
Seboreik keratoz, özellikle ailesinde benzer cilt lezyonları bulunan bireylerde daha sık görülmektedir. Bu durum, genetik yatkınlığın önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Özellikle ailesel eğilim söz konusuysa, bireylerde daha erken yaşlarda ve daha fazla sayıda lezyon ortaya çıkabilir.
2. Yaş
Seboreik keratozun en önemli risk faktörlerinden biri yaştır. Genellikle 50 yaş ve üzerindeki bireylerde ortaya çıkar. 70 yaş üzerindeki bireylerin büyük bir kısmında bir veya birden fazla seboreik keratoz lezyonu bulunur. Bu nedenle, “yaşlılık benleri” olarak da adlandırılır.
3. Güneşe Maruz Kalma
Ultraviyole (UV) ışınları ciltte birçok değişikliğe neden olabilir. Seboreik keratozların güneşe maruz kalan bölgelerde daha sık görülmesi, UV ışınlarının rolü olabileceğini düşündürmektedir. Ancak bu ilişki, aktinik keratoz gibi güneşe bağlı gelişen diğer lezyonlara göre daha zayıftır.
4. Hormonal Değişiklikler
Hormonal dalgalanmaların da bu lezyonların ortaya çıkışında etkili olabileceği düşünülmektedir. Özellikle gebelik gibi hormonal değişimlerin yaşandığı dönemlerde bazı bireylerde seboreik keratoz oluşumu artabilir. Ayrıca, hormon tedavisi gören bireylerde de benzer bulgulara rastlanmıştır.
5. Cilt Tipi ve Renk
Seboreik keratoz her cilt tipinde görülebilir. Ancak açık tenli bireylerde daha sık ve belirgin bir şekilde gözlemlenir. Koyu tenli bireylerde ise daha çok yüz bölgesinde yoğunlaşabilir. Bazı çalışmalarda koyu tenli bireylerde seboreik keratozun daha pigmentli olabileceği gösterilmiştir.
6. Bağışıklık Sistemi Zayıflığı
Bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerde (örneğin HIV pozitif kişilerde veya organ nakli sonrası bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda), seboreik keratoz lezyonlarının daha yaygın olduğu görülmüştür. Bu durum, immün sistemin cilt hücrelerinin kontrolünde önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
Kimler Risk Altındadır?
Seboreik keratoz gelişimi için risk altında olan gruplar, yukarıdaki nedenlerin ışığında değerlendirildiğinde şöyle sıralanabilir:
1. İleri Yaştaki Bireyler
Yaşın ilerlemesiyle birlikte cilt hücrelerinin yenilenmesi ve tamiri yavaşlar. Bu durum, ciltte anormal hücre büyümelerine yol açabilir. Seboreik keratoz da bu değişimlerden biridir. 50 yaş üstü bireyler özellikle risk altındadır.
2. Ailesinde Seboreik Keratoz Öyküsü Bulunanlar
Aile bireylerinde seboreik keratoz bulunan kişilerde, genetik yatkınlık nedeniyle bu lezyonlara daha erken yaşta ve daha yoğun şekilde rastlanabilir.
3. Açık Tenli Kişiler
Açık tenli bireyler, güneş ışınlarına daha duyarlı oldukları için ciltlerinde değişiklikler daha belirgin hale gelebilir. Bu da seboreik keratoz gibi lezyonların daha kolay fark edilmesine ve daha sık oluşmasına neden olabilir.
4. Güneşte Fazla Zaman Geçirenler
Güneşe aşırı maruz kalmak, cilt yaşlanmasını hızlandırdığı gibi bazı cilt lezyonlarının da tetikleyicisi olabilir. Açık havada çalışanlar, çiftçiler, denizciler ve açık hava sporlarıyla uğraşan bireyler bu açıdan daha yüksek risk taşır.
5. Bağışıklık Sistemi Zayıf Olanlar
Organ nakli geçirmiş, kemoterapi alan veya HIV/AIDS gibi bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklara sahip bireylerde, seboreik keratoz daha sık ve yaygın şekilde görülebilir.
6. Hormon Düzeylerinde Değişiklik Yaşayanlar
Gebelik, menopoz ve hormonal ilaç kullanımı gibi durumlar, cilt üzerinde hormonal etkilerle bazı değişikliklere neden olabilir. Bu da seboreik keratoz oluşumunu tetikleyebilir.
Seboreik Keratozun Teşhisi ve Takibi
Seboreik keratoz genellikle dermatologlar tarafından gözle muayene ile tanınabilir. Ancak bazı durumlarda, özellikle koyu renkli ve düzensiz kenarlı lezyonlar cilt kanserleriyle karıştırılabilir. Böyle durumlarda, dermatoskopi gibi görüntüleme yöntemleri veya biyopsi ile kesin tanı konabilir.
Bu lezyonlar çoğunlukla tedavi gerektirmez. Ancak hasta estetik kaygılar nedeniyle veya lezyon kaşınıyor, tahriş oluyor ya da kanıyorsa tedavi düşünülebilir. Kriyoterapi (dondurma), küretaj (kazıma), lazerle yakma gibi yöntemlerle çıkarılabilir.
Seboreik keratoz, çoğu zaman zararsız ve iyi huylu bir cilt lezyonu olsa da görünümü nedeniyle bireylerde endişe yaratabilir. Özellikle ileri yaş, genetik yatkınlık ve bağışıklık sistemi baskılanması gibi faktörler bu lezyonların ortaya çıkmasında etkili olabilir. Herhangi bir cilt değişikliği gözlemlendiğinde, ayırıcı tanı açısından bir dermatoloğa başvurmak önemlidir. Unutulmamalıdır ki, her koyu renkli ve kabarık lezyon cilt kanseri değildir; ancak her lezyon dikkatle değerlendirilmelidir.
Seboreik keratozun erken tanısı, gereksiz endişelerin önüne geçilmesine ve olası başka cilt hastalıklarının erken saptanmasına olanak tanır. Cilt sağlığını korumanın en önemli yollarından biri de düzenli dermatolojik kontrollerdir.