Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) danışmanlarından Dr. Rita Issa, iklim değişikliğinin 2050 yılına kadar yeni bir salgına neden olabileceği konusunda uyarılarda bulundu. Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansı’nda (COP29) açıklamalarda bulunan Issa, iklim krizinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ve bu etkilerin sağlık sorunlarını daha da karmaşık hale getirdiğini vurguladı.
İklim Değişikliği ve Sağlık Üzerindeki Etkileri
Dr. Rita Issa, iklim krizinin sağlık üzerindeki çok yönlü etkilerini ortaya koydu. Aşırı hava olayları, salgın hastalıklar ve sıcak hava dalgalarının bu etkiler arasında yer aldığını belirtti. Issa, aşırı sıcakların kalp sağlığı üzerinde ciddi olumsuz sonuçlar doğurduğunu, bu sebeple her yıl aşırı sıcaklar nedeniyle ölüm oranlarında önemli artışlar görüldüğünü söyledi. Ayrıca, iklim değişikliğinin özellikle savunmasız gruplar için daha büyük riskler oluşturduğunu ifade etti. Yaşlılar, çocuklar ve hamile kadınlar gibi grupların bu risklerden daha fazla etkilendiğini dile getiren Issa, sağlık problemleriyle mücadele eden bireylerin de iklim değişikliğinden olumsuz etkilenmeye devam ettiğini kaydetti.
Salgın Hastalıklar ve İklim Krizi Arasındaki Bağlantı
İklim krizi ile salgın hastalıklar arasındaki ilişkiye dikkat çeken Dr. Issa, iklim değişikliğinin hastalık taşıyan canlıların yeni bölgelere göç etmesine yol açtığını belirtti. Küresel ısınma ile birlikte sivrisinekler gibi hastalık taşıyan böceklerin, sıtma ve dang humması gibi hastalıkların yayılmasına neden olabilecek yeni bölgelere yayılmaları, salgınların yayılmasında önemli bir rol oynayabilir. Issa, bu tür hareketliliklerin, salgın hastalıkların yayılma hızında değişikliklere yol açabileceğine dikkat çekti.
Yeni Bir Salgın Riski: 2050’ye Kadar Olasılık Yüksek
Dr. Issa, iklim değişikliğinin salgın hastalıkları tetikleyen temel faktörlerden biri olduğunu ve doğa ile insanın ilişkisinin salgınları körüklediğini söyledi. İklim krizi nedeniyle doğada ve biyoçeşitlilikte yaşanan değişimler, salgınların ortaya çıkma olasılığını artırmaktadır. Issa, 2050 yılına kadar yeni bir salgının ortaya çıkmasının yüksek bir ihtimal olduğuna dikkat çekti. DSÖ’nün COP29 kapsamında yaptığı çalışmalarda, iklim krizinin salgın risklerini artırdığına dair pek çok kanıt sunulduğu ifade edildi.
Sağlık Altyapısı ve Küresel Güneydeki Zorluklar
İklim değişikliğinin sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırdığına da dikkat çeken Dr. Issa, küresel güneydeki birçok ülkede sağlık çalışanı eksikliğinin bulunduğunu ve aşırı hava olaylarının mevcut sağlık altyapılarına büyük zarar verdiğini belirtti. Bu bölgelerde yetersiz sağlık altyapısı, iklim krizinin etkilerini daha da kötüleştirebilir. Issa, COP29’da bu sorunlara dikkat çekilmesinin ve sağlık konusunun müzakerelerde yer almasının önemine vurgu yaptı.
COP29’un Sağlık Üzerindeki Etkileri ve Gelecekte Atılacak Adımlar
COP29’da sağlık konusunda yapılan tartışmalar ve alınan kararların, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerine dair önemli bir farkındalık yarattığı ifade edildi. Dr. Issa, COP29’daki sağlık gündemi çerçevesinde sağlık için özel bir gün ayrılmasının faydalı olduğunu söyledi. Bu özel oturumda, sağlık ve iklim değişikliği arasındaki ilişkinin daha derinlemesine incelenmesi sağlandı. Ayrıca, “İklim ve Sağlıkta Dönüştürücü Eylem İttifakı” adı altında yeni bir iş birliği başlatıldığını belirten Issa, Azerbaycan ve Tongo’nun bu ittifaka imza atan yeni ülkeler olduğunu söyledi.
Ancak, sağlık ve iklim konularının daha fazla entegre edilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Issa, sağlık sistemlerinin, iklim değişikliğine uyum sağlamak için daha fazla desteklenmesi gerektiğini söyledi. Sağlıkla ilgili müzakerelerin daha da derinleştirilmesi ve azaltım, uyum ve finansman konularında sağlık faktörünün daha fazla dikkate alınması gerektiğini belirtti.
İklim krizinin yalnızca çevre değil, insan sağlığı üzerinde de derin etkiler yaratmaya devam edeceği, 2050 yılına kadar yeni bir salgın riskinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, küresel sağlık politikalarının iklim değişikliği ile mücadeleye entegre edilmesi büyük önem taşımaktadır.