Belgrad Ormanı’nda yürüyüşe çıkan peyzaj mimarı Ece Gürel, kendisinden haber alınamayınca arama kurtarma ekipleri tarafından donmak üzereyken bulundu. Açlık ve soğuk havaya karşı hayatta kalmayı başaran Gürel’in nasıl hayatta kaldığı merak konusu oldu. Medipol Bahçelievler Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Müslüm Süngü, konuyla ilgili bilgi verdi.
Uzm. Dr. Süngü, ortam sıcaklığı, kişinin yaşı, ek hastalıkları ve önceden açlık ya da susuzluk durumuna bağlı olarak yaşam süresinin değişebileceğini belirtti. Üç gün boyunca hayatta kalınabileceğini ancak bu süre zarfında halsizlik, bilinç bulanıklığı, vücutta değişiklikler, organ fonksiyonlarında bozulmalar ve vücuttaki iyon ve minerallerde olumsuz değişikliklerin meydana gelebileceğini söyledi. Süre uzadıkça bu risklerin arttığını vurguladı.
Uzm. Dr. Süngü, bulunulan ortamın hayatta kalma sürecinde önemli bir rol oynadığını belirtti. Gürel’in İstanbul’daki ormanda bulunduğunu ve belki ufak yağmur birikintilerinden faydalandığını ya da bazı bitkileri tüketerek hayatta kaldığını ifade etti. Ancak geçmişte yaşanan depremlerde insanların aç ve susuz kaldığını hatırlatarak, bazı kişilerin ortamda buldukları sıvıları tüketerek hayatta kalmayı başardığını ancak uzun süre sonra organ yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındığını belirtti.
Soğuk havanın vücut üzerindeki etkilerine de değinen Uzm. Dr. Süngü, hipoterminin ciddi bir risk taşıdığını belirtti. Vücut ısısının 37 derece olduğunu ve 35 derecenin altına düşmesi durumunda hipoterminin başlayabileceğini söyledi. 32 derecenin altına düşülmesi durumunda ise ölüm riskinin arttığını belirtti. Gürel’in kış aylarında ormanlık bir bölgede bulunduğunu ve koruyucu bir montu olmadığı için vücut ısısının düşmüş olabileceğini ifade etti. Birkaç gün daha bulunması durumunda daha kötü bir durumla karşılaşabileceğini belirtti.
Açlık ve susuzluğun vücut üzerindeki etkilerine de değinen Uzm. Dr. Süngü, vücudun hayatta kalabilmek için kendi enerji kaynaklarını tükettiğini belirtti. Ağız kuruluğu ve bilinç bulanıklığının ilk belirtiler olduğunu ifade ederek, vücuttaki mineral ve iyon dengesinde bozulmaların meydana geldiğini söyledi. Açlık süresi uzadıkça vücudun önce glikoz depolarını tükettiğini ve ardından protein ve yağları enerji kaynağı olarak kullandığını belirtti. Bu süreçte kas dokusu ve yağ dokusunun erimesiyle kişinin zayıfladığını ve ritim bozukluklarıyla ölüm riskinin arttığını belirtti.