İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 31 Mart seçimlerinde gerçekleşen “Kent Uzlaşısı”nın terör örgütü PKK/KCK koordinesinde olduğu iddiasıyla ilgili soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kapsamında Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Cemalettin Yüksel, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Livan Gür, AK Parti yönetimindeki Fatih Belediyesi ile CHP’li başkanların yönetimindeki Üsküdar, Sancaktepe, Tuzla, Adalar, Şişli ve Beyoğlu Belediye Meclislerinden birer üye ve bir sivil kişi tutuklanmıştı.
Başsavcılık, operasyona ilişkin soruşturmanın tamamlandığını ve tutuklananlar hakkında “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası açıldığını duyurdu. Davada, başkan yardımcıları ve belediye meclis üyeleri hakkında 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, tutuklama sürecinde gelişmeleri adliyede takip ederken, belediye başkan yardımcıları ve meclis üyelerinin tutuklanması talebiyle savcılığın yazdığı sevk yazısından alıntılar yapmıştı. Sevk yazısında, “Kent Uzlaşısı”nın batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin yerel yönetimlere dahil edilmesi planı çerçevesinde oluşturulduğu ve operasyonun siyasetin karar alma süreçlerinde planlandığı iddiaları yer alıyordu.
Tanrıkulu, sevk yazısının hukuki bir geçerliliği olmadığını belirterek, operasyonun siyasi bir ittifakı cezalandırmayı amaçladığını ve Kürt nüfusunun İstanbul’daki temsilini engellemeyi hedeflediğini ifade etmişti. Bu durumun Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gerçek niyetini ve samimiyetini sorgulayan Tanrıkulu, tutuklama talebinde yer alan iddiaların önemli olduğunu vurgulamıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma, belediyelerdeki “Kent Uzlaşısı” iddiasıyla ilgili önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Tutuklanan belediye başkan yardımcıları ve meclis üyeleri hakkında açılan dava, Türkiye’de siyasi arenada gerginlik yaratan bir konu haline gelmiş durumda.
Soruşturmanın sonuçlanması ve açılan davanın sonucu, Türkiye’deki siyasi atmosferi etkileyebilecek önemli gelişmeler arasında yer alıyor. Belediyelerdeki “Kent Uzlaşısı” iddialarının yargı sürecindeki sonuçları merakla beklenirken, tutuklananların savunmaları ve delillerin mahkemede nasıl değerlendirileceği de büyük bir önem taşıyor.
Öte yandan, tutuklamaların siyasi bir amaç taşıyıp taşımadığı, operasyonun gerçekten terör örgütüyle bağlantılı olup olmadığı ve belediyelerdeki “Kent Uzlaşısı” iddialarının ne kadar doğru olduğu da kamuoyu tarafından yakından takip ediliyor.
İstanbul’daki belediyelerde yaşanan bu gelişmeler, Türkiye’nin siyasi gündemini uzun süre meşgul edecek gibi görünüyor. Tutuklananların suçlu bulunması durumunda, belediyelerdeki yönetimlerde önemli değişiklikler yaşanabilir ve siyasi dengeler yeniden şekillenebilir. Bu nedenle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma ve açılan dava, ülke genelinde büyük yankı uyandırmaya devam edecek gibi görünüyor.